Konuya Beşiktaş'ın Mustafa Denizli'yle yollarını ayırdığı andan itibaren yaptıklarıyla başlamak gerek.Schuster'in takımın başına getirilmesi, bu teknik direktörün mantalitesi gözönüne alınarak mı yapıldı elbette tartışmaya açık. Ancak kulübün esaslı zaafı olan kadro derinliği,oyuncu kalitesinin artırılması konuları göz önüne alınmıştı,bu kesin. Guti, Quaresma, Aurelio, Fatih Tekke gibi isimler Türkiye liginde hangi takıma katılsalar,o takımı olumlu yönde etkileyebilecek isimler. Kaldı ki bu isimlerin Türk futbolseveri gözündeki ışıltısı kulüp adına da önemli bir adım olarak kabul edilmeli. Bu noktada Schuster'in, bu 4 yeni transfer dışında Necip,Nihat,Ferrari,Holosko,Ernst,Üzülmez,Toraman,Rüştü,Hakan,Cenk,Bobo,İsmail,Tabata,Nobre gibi Türkiye ligindeki diğer takımlarla sahaya çıkıldığında Beşiktaş lehine ağırlık sağlayabilecek isimlerle, iddialı bir ekibi yönetebileceği umudu da varoldu sene başında...
Öncelikle şunu söylemek gerek bu takım 20 resmi maç yaptı Ekim ayını geride bıraktığımız şu an itibarıyle...Ligde 10 maç, 5 galibiyet, 4 mağlubiyet, 1 beraberlik ,Türkiye liginde 1 galibiyet, Avrupa arenasında da 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet 7 galibiyet alındı. Tüm bu istatsik bilgiler Türkiye'de her teknik direktörü terletir. Üstüne de sahada istenen oyun bir türlü oynanamıyor,üstelikde çok garip bir şekilde başlangıçta oynanmak istenen oyuna daha yakınken,her hafta biraz daha uzaklaşılıoyorsa işlerin zorlaşıyor olması ayrı bir anlam da kazanır.
Schuster başarısız olabilir. Beşiktaş ''yıldız kadronun başarısızlığı'' klişesine katılabilir, klişeseverlerin beklentisine uygun olarak...
Bütün bu son derece genel toparlamadan sonra bugün gelinen noktada son bir ayda 1 galibiyet alan 4 mağlubiyet,1 beraberlikle sahadan başı önde ayrılan takımın gözlerimize soktuğu sorunları ve artıları konuşmak gerek... Bunu bu takım başarılı olursa neden başarılı olduğu, başarısız olursa neden başarısız olunduğunu tespit edebilmiş olmak için yapmak gerek.
Üstelik bu takım Mustafa Denizli'nin takımından çok daha fazla ayrıntıya sahip, komplike işlerle uğraşan beceren/beceremeyen bir takım, konuşulması/yazılması daha anlamlı bu açıdan...
Sivasspor maçı...
Sivasspor maçı bize Beşiktaş'ın 10-11 sezonu genel görüntüsüyle ilgili son derece net bir fotoğraf verdi... Sahaya yukardaki temadaki gibi çıkan Beşiktaş'ı sorgulamaya kurgulanmaya çalışılan oyunu tarif ederek aşlamak lazım... Beşiktaş sezon başından beri esas amacını gol ve gollere kavuşmak üzerine kurmuş görünüyor. Bu basit çıkarımı geçen sene gol fakiri Beşiktaş'ın başına geçen her teknik direktörün bu eksikliği görerek hareket edeceği tahmininden yola çıkarak dahi yapmak kolay. Ancak mesele Beşiktaş'ın bunu nasıl yapmaya çalıştığını anlamaya çalışmak. Beşiktaş 4-2-3-1 veya 4-1-4-1 dizilişlerini bu amaç için kullandığını gördük. Q7'li, Guti'li, Bobo'lu kadroda öndeki isimler sağ ön dışında bu kurguyu uygulanabilir kılıyordu... Yine de Tabata geçen sezonun aksine daha fazla çaba harcıyor görününce sene başı itibarıyle Schuster'in arzu ettiği oyun sahaya yansıyor gibiydi... Ofansif oyunun gereği bekler kesinlikle çıkabilmeliydi, çıkışlarıyla oyunun açılabilmesine,rakip defansın direncinin kırılabilmesine yardımcı olmalıydılar...
Yani oyunun ofansif yönü gayet mantıklı Avrupa futbolu gereklerine uygundu. Ancak modern futbol gereği olan bu oyun anlayışı oyunun defansif tarafını daha fazla tartışılır hale getiriyor. Çünkü bu oyun anlayışında defans yapmak,oyun kurmak, rakibe direnmek, top ve oyun için mücadele etmek çok daha komplike,düşünülmesi gereken bir noktayı teşkile eder hale geliyordu.
2 önliberosu neredeyse çakılı duran , bekleri az çıkan, defansını kale önünde kuran geçmişin Beşiktaş'ı öndeki 4 ofansçıyı desteklemek için defansını orta sahaya yakın kurmalıydı.
ZİNCİRLEME TAKTİSEL GEREKLER VE SONUÇLARI...
Tüm bu genel tarif hem oyun anlayışını, hem o oyun anlayışının gereklerini hem de doğurduğu sonuçları ortaya koymak için gayet uygun... Çünkü beklerin ileri çıkması için ön kanatların o bekleri de düşünerek defansif gerekleri üstlenmeleri gerek...Bloklar arasında bir bütünlük sağlanmak isteniyorsa,rakibe boşluk bırakmadan oyunu rakip kaleye yıkmak isteniyorsa,daha fazla pozisyon üretmek isteniyorsa defansın ortasahaya yakın kurulması gerekiyor, bunun içinde herşeyden önce ön 4'lünün pres görevini yerine getirmeleri ve sonuçlanamayan pozisyonların devamında defansın yerini alabilmesi sağlanmalı... Eğer oyuna hakim olunmak isteniyorsa pas organizasyonunun iyi kurulması gerekir...Bunun için de oyun alanına iyi yayılmak,doğru koşular yapmak,o koşu yollarını yaratmak,yardımlaşmak ilk şartlar...
Beşiktaş'ın beklerinin hucüma çıkışı orta kalitelerinin yetersizliği ve top kullanma zaafiyetleri nedeniyle beklenen katkıyı yapmaktan uzak.
Ofansif oyun amaçlanarak konsantre olunan ön bölgede pas organizasyonunun yetersizliği,beklerin oyuna yapmaları beklenen katkıyı ofansif anlamda yapamamaları(orta kalitesi,top kullanma) önde kurulan defansı,rakipler adına bol bol boğluk bulunacak bir cennet haline getiriyor. Tek başına stopreleri yada önliberoları eleştirmek gülünç olmaktan başka bir hal almıyor bu yüzden. Çünkü biz bu insanlardan (Ferrari(roma,inter,genoa), Zapatocny( Seri A, Bursaspor şampiyonluğu), İbrahim Toraman, Ernst, Necip,Aurelio, Fink) tüm boşlukları doldurabilmelerini bekliyoruz.
Takımın geçen sezonlara oranla daha fazla efor sarfetmek zorunda kaldığı açık. Bu yardımlaşmayı,mücadele kalitesini de etkiliyor... Beşiktaş'ın yumuşamış olduğunu söyleyebilmemize sebebiyet veren de budur. Ayrıca bu noktalardaki zaaflar takımın pas trafiğini de etkiliyor,pas organizasyonu son derece kalitesiz bir takım izliyoruz bu yüzden.
Bütün bunları isim isim oyunculardan bahsederek de söylemek gerek çünkü oyunun teorik yanında yaşananların, pratiğe yansıması sayacağımızı isimler üzerinden oluyor...
Görünen o ki Guti,Quaresma,Bobo, Tabata gibi ismler pres becerisi ve devamlılığına sahip isimler değil, kadrodaki diğer isimlerden Nobre,Nihat,Holosko ön tarafta basan,top kapabilecek yada en azından rakibin çıkmasını engelleyebilcek oyuncular olarak önplana çıksa da genel olarak oynayan ilk 4'lü ofansif beceriler ve oyun zekalarıyla ilk tercih olmaları normal isimler... İş böyle olunca beklerin daha az çıkması doğru bir tercih olabilir. Ve önliberolardan birini daha çakılı oynatmak...
Ayrıca eğer pres becerisi,top kapma,rakibin oyun kurmasını engelleme,ileri çıkmasını engelleme becerileriniz zayıfsa daha fazla set hüzum kurması gerekn bir takım olabilirsiniz, yani daha fazla pas,garanti ayağa oynayan bir ortasaha, az pozisyon üreten ama gerisini açmayan bir takım...
Belki bu görüntü takımı daha az yorar ve enerjinin bir kısmını yardımlaşma ve orta alan mücadelesinde galibiyet oranının artması olarak da sahaya yansıyabilir.
Ancak ofansif verimin düşeceği bir gerçek.Bu dediğimiz oyun Mustafa Denizli'nin takımının daha fazla top kullananı,topla oynayanı olabilir. Schuster'in oyunu için gereken şey sanırım İsmail'i sol tarafa monte edebilmek ve sağ bek için Hilbert,Erhan,Ekrem isimlerinden daha güçlü,bek özelliklerine uygun ve çıkışları daha etkili bir isim bulabilmesi gerekiyor. Yine Tabata yada 4'lünün sağı da pres becerisi olan,dengeli oyun için yanında oynayan Guti,Q7 gibi isimlerden daha fazla defansif katkı da yapabilecek bir isim gerekiyor. Dolayısıyla bu mevkinin oyuncu kalitesini de eleştirmiş oluyorum.
Bobo,Fatih Tekke, Nobre santrfor listesinden ilk ikisi takım kalitesi gözönüne alınıyorsa tercih edilmeli,ancak şu an Nobre'nin Schuster'in esaslı oyuncularından olmasının tek sebebi başta saydığım ön taraftaki pres noksanlığının ve rakip defansa baskı gerekliliğinin yerine getirilmesi olduğu aşikar, ancak bu da skor zaafiyeti yaratıyor. Dolayısıyla Beşiktaş Schuster'le uzun düşünüyorsa bu mevkiyi de buna göre düzenlemeli...Guti,Q7,Bobo Beşiktaş'ın lüksleri olacak bu gerçek.Ancak diğer ofansif isimlerin varlığı bir takım noksanlarına katlanmayı gerektirecek kadar önemli mi bu da üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta...
Galatasaray'ın Rijkaard'la yaşadığı doku uyuşmazlığını,sahaya konulamayan oyunu sadece ve tak başına istenilen oyuncu kalitesine sahiip olunamaması üzerinden açıklamanın kolaylık olduğu gerçeği bir yana; KISA VADEDE TAKIMLARIN HEDEFLENEN OYUNLA,KADRODAKİ OYUNCULARIN YAPISINA UYAN OYUNU HARMANLAMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. BU SCHUSTER'İ OLDUKÇA ZORLAYACAK VE FUTBOL HAYATININ EN ZOR PROBLEMİDİR...
UZUN VADEDEYSE, TAKIMLAR HEDEFLENEN OYUNA EN YAKIN KADRO KURGUSUNA SAHİP OLMAK ADINA GEREKİRSE RADİKAL AMA ESASEN ŞART OLAN TRANSFER DEĞİŞİKLİKLERİNİ YAPMALILAR. Meseleyi daha az karmaşık, oyunu daha kolay analiz edilebilir yapacak olan da bu...
Beşiktaş'ta oyuna hükmetmek isteyen,ofansif anlayışı önplanda tutan,topla oynayan, yaratıcı tarafı yüksek bir takım isteyen bir teknik direktör ve taktiksel gereklilikleri kaldıramayacak oyuncular var... İstenen oyun komplike,makina nizamı istiyor. Porto gibi bir takım izlemek isteyen herkesin desteklemesi gereken bir oyun anlayışı ( Porto isminin geçirilmesi manidar çünkü oyunun bütün haline oynamayı becerebilen ve çok yüksek maddi güçle kurulmayan bir takım, futbolun gereklerini oyunun her iki tarafıyla da uygulayabilen bir takım) ... Ancak bu anlayışın getirdiği zaafiyetler malum, bu zaafiyetlerden bu kadar bahsetmemizin sebebi bu takımın Beşiktaş olmasıdır. Kadrosu,geçmişi şu an için isteneni uygulamasını engelleyen önemli sebebler çünkü...
Ancak eğer zaafiyetler iyi tesbit edilebilirse,oyun anlayışı ''YAMALANABİLİR''...
Belki bu yazı genel görüntüyü toparlamak ve Beşiktaş'la ilgili düşünceleri bu satırlarla sabitlemek adına önemlidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder