12 Ocak 2012 Perşembe

ALBÜM TAVSİYESİ


Bu yaz piyasaya çıkan Red Hot Chili Peppers albümü her gün dinlediğim bir albüm olmayı başardı, nerdeyse albümün tamamını keyifle dinliyorum diyebilirim ama elbette favori şarkılarım yok değil. Bir numaralı favorim Meet Me At The Corner. Girişiyle sözleriyle,küçük gitar sololarıyla inanilmaz hoş bir RHCP şarkısı...
RHCP her zaman kabına sığmaz bir grup görüntüsü verse de albümlerinde kendine has bir melankolisi olan sözlere ve tınılara sahip şarkıları vardır. Meet Me At The Corner da bu tip bir şarkı. Ve benim için güzel yanı eşlik edebildiğim, herkesçe de rahat kavranabilecek bir söylenişi var...
Diğer favorilerim de Brendan's Death Song,Police Station,Monarchy Of Roses,Factory Faith,Adventures of Rain Dance Maggie,Ethiopia,Annie Wants A Baby,Even You, Brutus?. Bu saydıklarım RHCP'nin , onlarla özdeşleşen enerjilerine çok daha uygun tempolu şarkılar... Geriye zaten bir kaç şarkı kalıyor, ki onlar da gayet iyi şarkilar.
John Frusciante'nin yer almadığı bu albüm de benim için RHCP tadında bir eksilme yok ama dünyanın en yetenekli gitaristlerinden birinin yokluğu csnlı performanslarda mutlaka hissediliyordur. Ama kısaca çok sevdiğim RHCP bu albümüyle sevgimi katlamış oldu.

11 Ocak 2012 Çarşamba

RETURN OF THE KİNG : THİERRY HENRY


Efsane 2004-2005 şampiyonluğu çok etkilemişti beni. Henry,Pires,Ljungberg,Parlour,Vieira ve diğerleriyle Premier Lig'e damgalarını vurmuşlardı. O kadroyu meydana getiren adam yani Arsene Wenger her zaman en özel parçası olacak benim Arsenal sempatimin ancak saha içindeki ruh,kabiliyet ve karizma Thierry Henry'di.
Asık suratıyla yaşadığı gol sevinçlerinde adeta gizli kalmış bir öfkeyi,kırgınlığı dışa vuruyor,sahada görevini yaptığını,bunun büyütmeye değecek bir şey olmadığını,golün golcünün görevi , sevincinse taraftara ait olduğunu hissettiriyordu. Belki tam da herkes coşarken o sakin ve sessiz kalarak gösteriyordu zihninde yaşattıklarını. Hiç sevinmemiş gibi değildi bence, çok da seviniyordu ama gol onun için bir şeylere cevaptı adeta.
Söz gelimi ben de çok sevdiğim beşiktaş'ın çok sevindiğim bir golün de sevinçten çok öfke ve kırgınlığımı dışa vurabilmiştim.2007 yılında bir FB-Beşiktaş kupa rövanşında Nobre'nin tur getiren golü benim için hayata atılmıştı. Beni terkeden sevgiliye,memnun olunmayan hayat düzenine, unutulmaya, sevilmemeye ve brlki aslında hiç sevilmemiş olmaya...
Ve bu haftabaşında Henry 2007'de ayrıldığı evine geri döndü ve golsüz bitip,rövanşa,Leeds'e kalması muhtemel olan maçı, oyuna girdikten dakikalar sonra attığı golle takımına getirdi.
Henry kendi için, bizler için döndü ve dönüşler konusunda yıkılan inancımızı diriltti,umut verdi...Döndü ve kendi için,bizler için hayata,unutulmaya,ayrılık ızdırabına bir gol attı.

10 Ocak 2012 Salı

MAZHAR'IN KALIN,ÇATALLI VE BOĞUK SESİ...

M

Üniversiteyi bitirdikten sonra İngiltere'de bir dönem avarelik ettim, ardından da memlekette staja başladım;bu cümlenin somut sonucu ''yeni insanlar girdi hayatıma son zamanlarda''... Arabama binen her yeni arkadaşta sabahtan akşama kadar MFÖ ve Mazhar Alanson dinleyen insan etkisi bıraktım. Ama bu yazıyı bana yazdıracak kadar başka bir şey MFÖ,Mazhar Alanson...
Çok gerçeğe yakın şarkılar tüm dinlediklerim. Çiçek böcek ot çöp değil, Mazhar Alanson'un kitabında dediği gibi farklı cümleleri bağlayarak meydana getirilmiş şarkılar çoğu... Her biri farklı bir anlam içeren cümlelerden meydana gelmiş anlamlı bir bütün...
Örneğin şuan bu satırları yazarken iphone'un arka planında da Mazhar Alanson dinliyorum yine... Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar albümünden Dünya sufi derinliğinde bambaşka bir neşe şarkısıdır... Bir Bilsen lise aşkımı hatırlatır bana , minyon tipli,dalgalı ve jöleyle şekillendirdiği kısa saçlara sahip kız.Bu şarkıyla sorarım ona, benim dışımda pek çok erkek arkadaşı olan platoniğim "üzdü mü seni o" , "yanlışlıkla ona adımla seslendin mi,kıskanmıştır o"... Nostaljik etki dışında,zaman pek çok şeyi değiştirmiş durumda ve bugün değişen duygu dünyamda şu cümleler zihnimde yer ediyor: " beni düşündürsen, dalmadan derinlere beni güldürsen. Sen buralara gelsen,versen yanağından buseyi".
Bodrum Bodrum'da geçen "Bir zamanlar aşık olmuştun şimdi ismi neydi unuttun" sözleriyle orta okul platoniğimin adını bir gün unutacağımı hayal etmiştim, ama artık yıllar sonra anlıyorum ki insan kolay kolay büyük değişim ve dönüşümler yaşamıyor... Bugün hala unutabilmiş değilim çocukluk aşkımın adını, demek ki hala o çocuğun içinden çıkamamışım... Duygusal olarak değil bu sözlerim, hafıza olarak elbette...
Yandım... Yandım ben de, ahhh ki ne yandım ama bir kez.Ve yeniden olması o kadar zor ki," içimde sevdan", "seni görebildiğim yer rüyalar artık, deli diyorlar bana ah bu ayrılık".
Benim Hala Umudum Var,"isyan etsem de istedigim kadar inat etsem bile bırakmazlar sahibim var" derinliğini kim hissettirebilir Mazhar Alanson'dan başka, içimde taşıdığım bir yaklaşım var her küskünlüğe,onur/gurur meselelerine,karmakarışık insan egolarına karşı. Sade çözümlere inanıyorum,dramatize edilmiş,abartılan duygusal durumların insanların iradesine,huzura karşı oluşuna karşı bir sadelik bu... Bu yaklaşım geçiyor bu şarkının içinden, en sade şekliyle: "güzel günler bizi bekler eyvallah dersin olur biter"...
Yine bu şarkı,insanın bir  diğer insan önündeki en korumasız, masum ve dramatik pozisyonunu tasfir eder "boyun büküp önünde ağlasam sessizce bu garip gönül affolur mu" . Sonra bir isyan hali vuku bulur " elveda sana yeter tamam bitsin artık bu dram bu fotoroman ham meyvayız hala koparmışlar dalımızdan"... Peki insana, kendini yıpranmış, yorulmuş hissettiği anda en çok ihtiyacı olan seyi düşündüren "bıraksam kendimi şöyle oh ne rahat bu da geçer gülüm yaşamana bak " sözleri ... Ya peki benim bu ara yine yeni yeniden sorduğum "bu fırtına durulur mu benden adam olur mu" sorusu... Bu sözler bir şarkıda kolay kolay duyulur mu. Bu ne müthiş hikaye böyle.
Bir başka şarkı, Sarı Laleler'i ilk dinledigimde büyük bir ayrılık yaşadığım,sevgilime gönderdiğimi hatırlıyorum mesela.

Buselik Makami her kelimesiyle sarmaz mı insanı "mecazi aşka inandım güneşli havalarda" diye bir söz olabilir mi, muhteşem...
Örnegi artırılabilecek bir başka şey de, Sen ve Ben adlı şarkıda olduğu gibi, şarkı sözlerini düz yazıya çevirsek, ayrıldığımız ya da sevdiğimiz kişiye aynen söyleyebileceğimiz sadelikte,duygusallıkta ve içtenlikte pek çok şarkıları var MFÖ ve Mazhar Alanson'un.

"Yikildigi gönül sarayları , dargınım haberin var mı, söylediğim sözler felsefe sanıldı.Aşığım dedim neşter yarasıydı.Yapma bunu bana yapma... ...Neler beklerken hayattan kovuldun aşkın kovanından (kovuldum)". Üstüne ne yazayım bu sözlerin, sırf bunlar benim zihnimi ve kalbimi uyarıyor,düşünce olarak hep can damarlarıma dokunuyor ve beni farklı bir duygusal dünyaya götürüyor diye yazıyorum sadece, yoksa ben,sen uzun uzun başka başka şeyler yazmayalım diye Mazhar Alanson bu şeyleri yazmış ve söylemiş zaten...
Peki insanın annesine yalnızlığından bahsi... Kim anlar ki anneden başka.Yalnızlar Garı.
Ben bir başka şarkıdaki bir başka hali yasamayı çok isterdim :" dayanamadım gayri döndüm canım diyerek diyerek gel bana gel"seydi keşke...
Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da yazılmış, seslendirilmiş en hasret dolu ve hüzünlü şarkılardandır, yıllar evvel sevdigim kızı özleyip ona " şarkılarda düşünmek seni bana getirmez ki" dediğim şarkıdır.Hakikaten şarkılarda ne kadar düşünsem de istediğimde getirememişimtim onu yanıma ve bir insan kalbindeyken yanında olduramıyorsan bunun adı hüzün değildir de nedir.Çaresizlik değil de nedir... Gözlerim dolmuştu bu sözleri ona söylediğimde.

Sözler tamam da müziğin akışı,vurgular, şarkıların bambaşka bir ses tonunyla seslendirilişi sözleri, daha dikkate değer ve insanı daha derinden etkileyen şeyler haline getiriyor.
Mazhar Alanson'un şahsına münhasır sesi,orjinal ama inanılmaz da sade olan sözler, sözlerin insan ruhuna işlemesine sebep besteler,müzik... MFÖ ve Mazhar Alanson'la ilgili yazabileceğim en beceriksiz yazı bu ama gönülden istediğim bir şey var ki ; Hüznün Kuşları,İçinden Deli Desende,Yurtdışındaydım ve daha pek çok şakıyı da , bir yandan dinletip bir yandan anlatabileyim sevdiğim kıza, yanında ona sarılarak ithaf edebileyim. Belki o zaman söylediklerim onda bir etki yaratır, benim düşündüklerim onda da bir değer,karşılık bulur...

TÜRKİYE'DE YAŞAMAK


Bu ülkenin vatandaşı olarak bir şeyler birikiyor içimde 25 yaşımı geride bırakacakken aylar sonra; görüyorum ki insan, çevresinde bir ağırlığı olsun, memnun olmadığı şeylere etki edip onları değiştirebilsin istiyor. Varlığının bir güce, etkiye sahip olmasını istiyor.
E tabi ki içinde yaşadığı ülkenin de bu tipte olmasını arzulaması doğal...
İşte bir süre önce Fransa Meclisinden geçen Soykırım Yasasi(sözde)bana ülkemle ikgili düşündürdü.
Sözde Soykırım Yasalarıyla boğuştuk,Amerika'da, Fransa'da başarılı olabilmis , bu hususta iddia ettiğimiz görüşlerimizi kabul edilir kılabilmiş değiliz.
Kıbrıs konusunda bir milim bile alınabilmiş değil adanın Kıbrıs Cumhuriyeti ismiyle AB'ye girişini izlemişiz.
Dış politikada "karşısında" olduğumuz hiç bir konuda ağırlığı olmamış görüşlerimizin( Dağlık Karabağ,Çeçenistan, Suriye'de Beşar Esad Yönetimi vb. ).
Şimdi,bugün de Danimarka mahkemelerinin RojTv'yi kapatmadığını öğrendik...
Bakıyorum da Türkiye'de yaşamak gerçekten zor.