12 Şubat 2009 Perşembe

İZLEDİM : Bir İlk,Konyaspor-BEŞİKTAŞ



*********************Konyaspor-Beşiktaş maçı fikstürün bir hediyesi gibi yarı yıl tatilinin sonlarında bir yerdeydi. Babamdan da alınan teklifle iki gün öncesinden benim için konya deplasmanı kesinlik kazanmış oldu. Sevmediğim,gri bir pazar sabahı -ki pazarlarını da sevmem- saat 07:00'de yola koyulduk...Bu kadar erken bir saatte yola çıkmamız kadar doğal bir şey olamazdı,çünkü bileti almak ,stada giriş sorun olabilirdi.-Burda ilk ''Türk futbolu'' saptamamı yapıcam-Türkiye'de üç dört takım dışında bilet satışıyla,stadla ilgili konularda(bilet alımı,alımın yapıldığı gişe,stada giriş-çıkış,stad içi ihtiyaçları karşılama(tuvalet,lavabo,yeme-içme) ) herhangi bir gelişime uygun yada gelişimlere ayak uydurabilecek düzey söz konusu değilmiş gibi bir inanışım var ki bu konya için doğru bir inanış. Elimizde olanlar,stadlarımız,futbola bakış açımızı üst düzey için değil de sadece laf olsun diye yapılmış gibi. Şu an sahip oldukları kalite seviyesi Türkiye Süper Ligi için bile düşük.

İşte bu sebepten erkenden çıkıldı,uyku mahmurluğu beni sarssa bile babamı sarsmamalıydı,çünkü o arabayı kullanan kişiydi.:) Neyseki ara ara lafladık da 2 saatlik yolu sağasalim ve keyifle tamamladık.Konya, benim kardeşim sayesinde iyi kötü bildiğim bir şehirdi. Ama gitmediğim bir kaç sene içinde bile gelişimini sürdürmüş bu ,nufüsu 1,5 milyona dolaylarına ulaşmış olduğunu düşündüğüm şehir. Yollarda değişiklikler olsada hafızam ve Konya'nın en kolay yol bulma ipucu olan tramvay bizi önce şehir merkezine götürdü,daha sonra da Zafer'e gidiş yolunda sapmadığımız bir yol bizi Konya Atatürk Stadı'na ulaştırdı.

Saat 09:00'u gösteriyordu ve gişeler 11:00 'de açılacaktı. Önce bir çorbacıda çorbalar içildi,daha sonra gayet ağır adımlarla stada tekrar dönüldü. Açıkçası uykusuzluk kadar(benim o gece için hiç ama hiç uyumuşluğum yoktu),hafif ama soğuk bir şekilde esen rüzgar ve havanın gri rengine sebep olan kara bulutlarda sahip olmak istediğimiz keyfli havayı bozuyordu.Buna rağmen heyecanlıydık,istekliydik ve meraklıydık hem babam hem de ben.

Babam,polis abisinin Konya'da görev yaptığı yıllarda bir maçta görev alması ve babamı da maçı izlemesi için davet etmesiyle bundan yıllar önce Konyaspor-Konya Şeker maçını izlemişti bu şehirde.O yıldan sonra o da ilk kez Konya Atatürk stadına adım atacaktı.Tekrar yaşayacağı ikinci şeyde tahminen,üniversitede öğrencilik yıllarında,Ankara'da izlediği Beşiktaş'ı izleyecek olmasıydı.Benim içinse bu hepten bir ilkler günüydü: 1-Bir Süper Lig maçının ilk izleyişim,2-Bir Beşiktaş maçını ilk izleyişim,3-Konya Atatürk Stadında ilk maçım,4-Konyaspor'u ilk izleyişim.

Tabi bu ilkler kendi içinde başka ilkleri de barındırıyor.Karşılıklı her iki takımda,özellikle de benim futbol dağarcığımda ve ülke futbolunun dağarcığında yerleri olan pek çok ismi ilk kez arada hiç bir vasıta olmadan izleyecektim,hatta kendimi de biliyorum gözlemleyip,bir izlenim oluşturacaktım zihnimde.

İşte bu şekilde kuyruğa saat 10.30'da girdim ve tam da saat 11.00'de gişe açıldı,biletler ivedilikle alındı çünkü kuruğun 3.sırasındaydım. O dakikadan itibaren azap başladı,çünkü şehir merkezindeki bu stadda saat 13.00'e kadar bekledik. Şehir merkezinde olduğunu belirtiyorum çünkü şehrin kalbi Zafer'e gidilebilirdi,yemekler yenilebilir,çaylar,kahveler içilebilirdi yada orda küçük bir tur atılabilirdi.

Fakat az önce saydığım tüm o ilklerin bir bedeli vardı;o da zamanın ayarlanamaması,maça geç kalınması,maça girilememesi,arabaya yer bulunamaması vb sorunların yaşanabileceği korkusuydu.



En nihayetinde stada girdik,sonra da stadın tvde görüldüğünden daha küçük olduğu tespit edildi tarafımdan.Şirin bir stad Konya Atatürk Stadı,kale arkaları shaya uzak ama söylendiği gibi 50 metre geride değil,tribünlerle sahanın arasındaki bazı bölümler koşu pisti gibi görünsede bazı yerler(yan taraflar) ''nascar'' yarışı için düzenlenmiş gibi.!? Stadın idareten kullanıldığı,eksiklerin yamandığı,bir şekilde taraftar desteğinin oluşturulmaya çalışıldığı söylenebilir. Yapısal olarak 3. sınıf olan bu stadın eksiği bol,düzensiz ve özensiz bir görünümü var.

Taraftardan da bahsetmek gerek...Misafir takım taraftarından çok Konyaspor'u destekleyenlere değinirsek,küfür etmeye her taraftar gibi meyletselerde küfüre tapkili davrandıkları bir gerçek. Ateşli bir tarafatar topluluğundan bahsetmek güç.Çok rahat bir şekilde formanızı giyip efendi efendi maçınızı izleyebilirsiniz. Her anadolu şehrinde yaşanan burda da yaşanıyor,kemikleşmiş bir taraftar geleneği olmadığından,Konyaspor'u daha çok haftasonunu maç izleyerek geçirmeyi tercih eden orta yaş üstü kesimle,aslında başka takıma gönül vermiş olan fakat düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesinden hareketle Konyaspo ''x''e de çelme taksa düşüncesine sahip olanlar destekliyorlar.Bu yüzden stadda bir atmosferden bashetmek güç.Kapalıdan tezahürat duyamazsınız,sadece rakip taraftara yakın oturan kale arkası rakip takım taraftarından tahrik olarak ve ''Nalçacılılar'' gurubu yani maraton tribün die adlandırılan kapalının karşısındaki tribünün iki köşesinde oturanlar tezahüratta bulunuyorlar. O da kopuk kopuk,etkisiz ve coşku uyandırması mümkün olmayan şekilde.

Maça gelirsek,Beşiktaş'ta Mustafa Denizli sezonun ilk yarısı uyguladığı ve önce Sivok'un cezası,sonra Zapo'nun cezasıyla ikinci yarının ilk iki maçında oynatamadığı 4-2-3-1 (top Beşiktaşta'yken 2-3-4-1, top rakipteyken 5-1-3-1) düzenine geri döndü.Bu düzen hem fazla defansif bir oyuna sebep veriyor hem pozisyon yaratmak konusunda takım için bir zaafiyet taşıyor. Ayrıca defans oyuncuları bu düzende rahat değiller,bu çok çok açık...Çünkü yerlerini kaybediyorlar,müdahale için kimin ne yapacağı kimin kademede duracağı sorun oluyor. Konyaspor oyunun belli anlarında bu karmaşadan faydalanmayı da başardı.Düz hücum oyuncuları olan bir takım bile Beşiktaş defansını bir hayli zorladı.Beşiktaş adına oyunun hücum anlamında da olumsuz gelişmesinin topun yerden ayağa ve defans arkasına kullanılmaması olduğu aşikardı.Beşiktaş ortasahasının top yapmak,oyunu kontrol altında tutmak ve topu korumak anlamında zayıf olduğunu biliyoruz ama Bobo gibi Holosko gibi Serdar Özkan gibi defans arkasına sızabilecek ve defansı koşularıyla bozabilecek oyuncuları var.Yusuf,Tello gibi isimler de topu o saydığımızı isimlere istedikleri gibi servis etme yeteneklerine sahip olduklarını göstermişlerdi dönem dönem. Ancak takımın sahaya çıkışından itibaren planların mutlak üç puana göre yapılmadığının gördüm.Oyun stratejisinden sorumlu insanın rakibin mücadele gücünden başka hiçbir şeyi olmayan oyuncularını sarsabilecek imkanları kullandırtabilmesi gerekirdi,en azından oyuncuların bu sorumluluğu ellerine almaları da beklenebilrdi. En başta rakipler kaybetmişti ve üst sıralar için imkan doğmuştu.

AZİM DİYE İSİMLENDİRDİĞİMİZ,HEDEF KOYMAK VE O HEDEFE ULAŞMAK İÇİN YAPILAN MANEVİ HAZIRLIKLAR ,SAHİP OLUNAN KONSANTRASYONDUR FUTBOLCULARDAN BEKLEDİĞİMİZ,TEKNİK DİREKTÖRLERDEN BEKLEDİĞİMİZ ŞEY...''RUH'' BUDUR...

Buydu Beşiktaş'ta olmadığını gözlerimle gördüğüm şey...Elleri takım elbiselerinin pantalonlarının cebinde,saçları özenli 18 kişi çıkmıştı zaten o gün maçtan bir saat önce sahaya. Bir kere topu yere vurmadan,ellerini çime dokundurmadan saha kontrol ettiler,teknik direktörleri çıkmadı bile...Isınmak için kulübe yanında koşanlardan sadece NOBRE sahaya döndü yüzünü ve pozisyonlara tepkiler verdi,hırsı olduğunu,mesleğine saygısı olduğunu gçsterdi...SERDAR ÖZKANLAR,İBRAHİM TORAMANLAR KÜÇÜK EVLERİNDEN ÇIKIP SİYAH-BEYAZLA SAYGI DEĞER OLMUŞKEN sadece NOBRE HALA BİRİLERİNİN BABA HAKKILARIN,BABA RECEPLERİN,ŞÜKRÜ GÜLESİNLERİN,MEHMET ÖZDİLERKLERİN,RIZA ÇALIMBAYLARIN MİRASINA SAHİP ÇIKTIĞINI HİSSETTİRDİ O GÜN...

İzlediğim ilk Beşiktaş kadrosu bu olmamalıydı...

İzilediğim ilk Beşiktaş maçı bu olmamalıydı...

BEN BEŞİKTAŞIN GERÇEKTEN EFSANE OLABİLECEK OYUNCULARINI GÖRMELİYDİM,GERÇEKTEN SAYGI DEĞER ADAMLARIN YÖNETTİĞİ BİR KULÜBÜN SAHADAKİ GÖRÜNTÜSÜ OLMALIYDI İZLEDİĞİM...

Hiç yorum yok: