31 Ekim 2008 Cuma

Ayşe Özyılmazel
Fenerbahçeli filme gider misiniz?

Hafta başında yazmıştım, Beşiktaşlı arkadaşım Elçin esas oğlanın fanatik Fenerbahçeli olduğu film 'Aşk Tutulması'na girmemişti. Sonra da sizlere sormuştum: Siz de aynı şeyi yapar mıydınız yoksa takımım başka sinemam başka mı dersiniz? İşte cevaplar:


* Ben Galatasaraylı ve takımına da son derece bağlı bir bayan taraftar olarak Aşk Tutulması'na gittim. Çünkü karakterleri birbirine çok yakıştırdım. Hatta DVD'si çıksın, onu da alacağım. Evren S.


*Takım için bir filme gitmemeyi çok saçma buluyorum. Elif


* Ben de bir Beşiktaşlı olarak bu filme gitmeyeceğimi belirtir, arkadaşınız Elçin Hanım'ı da kararından dolayı tebrik ederim. Çarşı,Fenerbahçeli filme karşı! Demet C.



* 60 yaşında hasta bir Beşiktaşlı'yım, onun için Elçin'i destekliyorum. Fethi K.



* Beşiktaşlı olarak bu filme gitmeyi aklımdan geçirmedim. Beşiktaşlı takımını gönlüyle sever, aşkla yan yana gelebilecek tek kulüptür Beşiktaş! Murat Ç.


* İnanılmaz derecede Fahriye Evcen hayranıyım ama hasta Galatasaraylı'yım. Bu yüzden asla içinde Fenerbahçe'nin olduğu bir filme gitmem. Sinem A.* Asıl olan Beşiktaşlı olup Fenerbahçe'nin filmini izlemektir. Beşiktaş herkesin kardeş takımıdır. Kardeş de kardeşine fedakarlık yapmalıdır. Merve.




burda maili bulunan Murat Ç. kim acaba? :))Pes bana ya..
kendisine haşmet babaoğlu'nu da örnek vermiş Murat Ç. ama yer dardı sanırım :P

30 Ekim 2008 Perşembe

İZLEDİM

İnanılmaz iyi yorumlar almış bi filmi izlemeye karar verdim.İzledim.
Belki o kadar çok övgü almasından dolayı çok da beğenmedim.
Netice itibariyle eli yüzü düzgün bi film,ama biraz bayatlamış bi hikaye
üstüne (bana kalırsa) abartılı bi masalcılıkla sunulunca,açıkçası etkilemek yerine sıktı beni.
Keri Russell'den de korktum.Onlar nası göz öyle ya(diolar ki aslında ilk başta yerine
Liv Tyler oynıcakmış:( )

FIFA.COM'DA BEŞİKTAŞ TANITIMI


Boğaz'ın Kartalı
GALİP ÖZTÜRK
30.10.2008
FIFA'nın resmi internet sitesinde dünyanın önemli kulüpleri bölümünde Beşiktaş, "Boğaz'ın Karakartalı" başlığıyla geniş biçimde tanıtıldı..
FIFA'nın resmi internet sitesi, dünya kulüpleri bölümünde Beşiktaş'ı geniş bir biçimde tanıttı. Kulübün kuruluş aşaması ve tarihi hakkında ayrıntılı bilgi verilen tanıtımda, "Siyah-beyazlı kulüp formasında Türk bayrağı bulunan ilk kulüptür" denildi. 1990'larda Gordon Milne yönetiminde art arda üç şampiyonluk kazanan ekipte, Metin Tekin, Ali Gültiken ve Feyyaz Uçar'ın gelmiş geçmiş en iyi hücum üçlüsü olduğu belirtilirken, 10-0'lık Adana Demirspor galibiyetiyle en farklı galibiyet rekorunun da kırıldığına dikkat çekildi. Son yıllarda Beşiktaş'ın geçmişteki kadar başarılı olamadığının ifade edildiği makalede, Mustafa Denizli'nin göreve gelmesiyle zirveye çıkan siyah-beyazlıların bu sezon şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri olduğu kaydedildi.

OKUDUM

Masumiyet Müzesi bir aşk romanı. Tıpkı Kar’ın siyasete, Benim Adım Kırmızı’nın resme odaklandığı gibi, bu roman da aşka odaklanıyor. Ama Pamuk’un bütün romanları gibi, insan hayatının her alanına, günlük hayatın inceliklerine ve resim, arkadaşlık, yalnızlık, mutluluk, gazeteler ve televizyon, aile gibi Pamuk’un sevdiği pek çok konuya da değiniyor.• Masumiyet Müzesi yalnızca bir roman değil. Pamuk’un yıllardır kurmaya çalıştığı bir müzenin de adı.• Masumiyet Müzesi, her şeyiyle, kendi içinde tutarlı bir Pamuk romanı. Ama aynı zamanda Pamuk’un Çukurcuma’da kurmakta olduğu, henüz açılmamış müzenin de adı. Bu müzede, roman kahramanı Kemal’in sevgilisi Füsun’un dokunduğu eşyalarla hikâyede sözü edilen pek çok nesne yer alacak. Pamuk bu eşyaları toplamaya, on yıl önce olayların bir kısmının geçtiği müze evi satın aldığı zaman başlamıştı. Pamuk, koleksiyonunu Türkiye yılı vesilesiyle Frankfurt’taki ünlü Schirn Galerisi’nde sergilemek için yaptığı anlaşmadan, sergi henüz hazır olmadığı için vazgeçti.


Orhan Pamuk'un, "en renkli ve en iyimser romanım", dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını sakladığı yerden seyreder.Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırdığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye aşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt...


HABER GÜZEL DÜNYA GÜZEL SEN GÜZELSİN GÜZELSİN-2

Bardağı evde unutunca mucit oldu
Kayseri’de Erciyes Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünde okuyan bir öğrenci, arkadaşlarıyla pikniğe giderken içecekleri meşrubat için bardak almayı unutunca, meşrubat şişesinin alt kısmına çok sayıda bardağın konulabileceği "Bardaklı Meşrubat Şişesi" tasarımı geliştirdi. Genç mucit M. Tarık Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geliştirdiği ve patent müracaatı yaptığı bardaklı meşrubat şişesi tasarımının piknikçilere büyük kolaylık sağlayacağına inandığını söyledi. Yaklaşık 2 bin YTL harcayarak geliştirdiği bardaklı meşrubat şişesi tasarımını, meşrubat üreticilerinin beğenisine sunduğunu kaydeden Koç, şöyle konuştu: "Erciyes Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Bir gün arkadaşlarla birlikte pikniğe gitmiştik. Meşrubatları içmek için bardak almayı unutmuşuz. O zaman kendi kendime (Öyle bir tasarım yapayım ki meşrubat şişesinin içinde bardak bulunsun ve insanlar pikniğe, kıra, parka gittiklerinde ayrıca bardak alma ihtiyacı hissetmesinler) dedim. Bu fikir doğrultusunda 1 yıllık bir çaba ve 2 bin YTL’lik bir masrafla, geliştirdiğim bardaklı meşrubat şişesi tasarımımı önce noterden tescillettirdim. Daha sonra da Türk Patent Enstitüsüne patent başvurusu yaptım." Koç, geliştirdiği tasarım sayesinde istenilen sayıda pet bardağın meşrubat şişelendiği sırada şişenin alt tarafına yerleştirilebileceğini belirtti. Daha birçok projesi bulunduğunu da kaydeden Koç, bahçe mobilyaları ve berber koltuklarıyla ilgili de patent başvurularının bulunduğunu sözlerine ekledi

HABER GÜZEL DÜNYA GÜZEL SEN GÜZELSİN GÜZELSİN-1


VE RAMBO BULUNDU

Avrasya Maratonu’nda kestirmeden birinci olduğu ortaya çıkınca ödülü geri istenen Fenerbahçeli amigo Rambo Okan, “Kupayı kırıp denize attım” dedi

30. Avrasya Maratonu’nda ‘müthiş’ bir dereceyle 40-44 yaş kategorisinde birinci olan, ancak daha sonra yarışı parkurda ‘kestirme’ yaparak tamamlamadığı ortaya çıkan ‘Rambo’ lakaplı Fenerbahçeli amigo Okan Güler, kupasının geri istenmesine ‘isyan’ etti.Atletlerin taktığı çiplerin kontrolü sırasında foyası meydana çıkınca iki gündür aranan ancak başvuru formunda adresine ‘Fikirtepe Trabzon Kıraathanesi’ yazdığı için yeri tespit edilemeyen Rambo’ya telefonla ulaşıldı. Yetkililerin diskalifiye edildiğini söyleyerek kupasını geri istemesi üzerine sinirlenen Rambo Okan, “Ben o kupayı kırıp denize attım” dedi. Starttan Yenikapı’ya kadar koştuğu ancak Bakırköy’deki dönüş noktasına gitmek yerine sahil yolunun diğer tarafından finişe yöneldiği tespit edilen Okan Güler, ‘kestirme’ yaptığını kabul etmezken, “Yol boyunca hakemler vardı. Onlar bir yanlışlık tespit etmediler. Yarışı bitirip kupamı aldım. Madalyamı da Fenerbahçe Asbaşkanı Ali Koç’a hediye ettim” diye konuştu.Kupayı vermeye yanaşmayan Rambo Okan, “Birincilik ödülü olarak sizin bana 60 bin dolar vermeniz lazım. Eğer bu ödülü verirseniz, ben de kartondan bir kupa yaptırıp size gönderirim” diyerek yarış organizatörlerini bir de borçlu çıkardı.30 yıllık maraton tarihinde ilk kez böyle bir olayla karşılaşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor A.Ş. yetkilileri, çözümü bu kategorinin birincisi ilan edilen Kemal Üney’e yeni bir kupa yaptırmakta buldu.

Türkiye'de Düzenlenen Uluslararası Karikatür Yarışması

İKİNCİLİK ÖDÜLÜ
Agim Sulaj (Arnavutluk)
BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
Ahmet Öztürklevent (Türkiye)



CEM DİZDAR

Çarşı'yı seviniz!
30.1.2008
Futbol izleyicisinin ‘mühim insan’ payesi verdiği ve onların da kendilerini hakikaten öyle sandığı bir dolu ‘cahillik sınırı gezgini’ sık sık dile getirir; “Beşiktaş taraftarı takıma zarar veriyor.”Böyle düşünenler, futboldan ve hayattan anlamayanlardır kanımca. Ya da, hayattan anladıkları ‘bizim’ anladığımız değildir. “Herkes ve her şey birbirine benzesin!” Farklıya, başka düşünüp başkaca eğlenene tahammülleri olmayanların temel arzusu budur. Nedeni de açıktır; iktidarlarını daim kılmak. Çünkü farklı olan farklı düşünebilir!Ama onların hoşuna gitmese de Beşiktaş tribünü böyledir ve umarım hep böyle kalır. Bilmeyenler için söyleyeyim, Beşiktaşlılar için İnönü, bir ‘varoluş’ alanıdır. Onlara, “Bunları yapmayın” demek, “Kendinizden vazgeçin” demenin utangaç ifadesidir. Yani, “Kartal gol gol gol diye bağırmayın” demek, karikatürize edersek, İrlandalıların Brezilya, Avusturyalıların Arjantinliler gibi futbol oynamasını istemektir. Bu nasıl mümkün değilse, Beşiktaş tribünün başka bir hal alması da o denli mümkünsüzdür. Orası, Beşiktaş tribünüdür. Her ne kadar düşünsel olarak birbiriyle anlaşamayan gruplardan oluşuyor olsa da, Beşiktaşlılık üzerinden hayatla kurdukları ilişki orada başkalaşır. Bu bir tespittir ve neden böyle olduğu ayrı bir inceleme konusudur. Karıştırılmasın, bunu söylemek “Ötekiler kötü, Beşiktaş tribünü iyidir” gibi bir genel sonuca götürmez bizi. Beşiktaş tribünü özgündür, tekliğini bu anlamda kullanıyorum. Yoksa üstünlük, güç gibi yanından geçmeyeceğim kavramlar gerekçesiyle değil. Felsefi olarak ifadelendirirsem; “İnönü biriciktir.”‘Tek tip insan’ı hedefleyen otoriter/diktatoryal tarzlar, insanın gelişimini yaratan “özgürce oyna, özgürce eğlen, özgürce öğren” zincirini koparmaya gayret eder. O nedenle, Beşiktaş tribününün farkını ortadan kaldırmak için ‘daha nezih’, ‘daha az yaramaz’ olması istenir hep.Bilinir, Beşiktaş tribünü ya da kabul görmüş adıyla “Çarşı”, en az takımları kadar popüler bir kitledir. Muktedirleri rahatsız eden de bu farktır; takım kadar önemli olmak! Bu nedenle, ele avuca sığmadığı düşünülen topluluğu yola getirmeye çalışmak için neredeyse ‘düşünsel seferberlik’ ilan edilmiş durumda.Beşiktaş futbol takımına karşı sempati duyun ya da duymayın, hiç önemli değil. Beşiktaş tribünlerinin kolektif zekası, kolektif duyarlılığı, mizahı, eğlencesi, şu kısacık ömrümüzde ‘farklı olanın yaratıcılığını’ göstermesi açısından son derece öğreticidir. İhtiyaçları yok ama ‘onları seviniz..’ Tıpkı, 25 yaşında ölen Arkadaş Z. Özger’in “ben az konuşan çok yorulan biriyim/şarabı helvayla içmeyi severim” diye başladığı ‘Merhaba Canım’ adlı şiirinin sonundaki gibi; “ve bir gün hiç anlamıyacaksınız/güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum/ düşüvericek ellerinizden ellerinizden/ ve bir gün elbette zeki müreni seviceksiniz (zeki müreni seviniz)...”

ALACAKLARIM LİSTESİ :)



RAYBAN WAYFARER

Alacaklarım listesinin başında.

PROTESTO BÖLÜMÜ



ne teknik direktörler eskitti...

ne futbolcular gönderdi...

kafasına eseni getirdi...

bir tek o gitmedi...

Karikatür Seçtim1