11 Eylül 2011 Pazar

TÜRKİYE'DE FUTBOLUN İLK HAFTASI

Türkiye Süper Ligi'nin ilk haftası Samsunspor-Gençlerbirliği ve Eskişehirspor-Beşiktaş maçlarıyla açılıncaya kadar izlediğim maç sayısı bir kaç adetti...Bayern Münih'in Hamburgu 5 golle dağıtışına göz ucuyla bakmıştım,Barcelona-Real Madrid İspanya Süper Kupası maçlarını izlemiştim.Beşiktaş'ın Vladikavkaz ilk maçını, internetten son derece kalitesiz bir görüntüye sabrederek izlemiştim.Son olarak da eğer hafızamdan bir iki maç daha uçup gitmediyse eğer cuma sabaha karşı bant yayında Augsburg-B.Leverkusen maçını izledim.
Ve benim için sezonun açılış maçı, Türkiye Süper Ligi şerefine , bir Bundesliga maçı olmuş oldu.
Sezonun ilk haftasında bu ilk günü B.Dortmund-Herta Berlin maçıyla açtım,o maçta devre olunca Eskişehirspor-Beşiktaş maçının başlamasına dakikalar kala Liverpool'un Stoke City deplasmanında neler yapıyor olduğuna bir göz gezdirdim ve ana yemeğe; yani Eskişehirspor- Beşiktaş maçına geçiş yaptım...
Bu sezon ''seyir defteri'' tadında ama kısa notcuklarla futbol yazıları yazmaya karar vermiş olduğumdan,bu 2011-2012 futbol sezonunun benim için ve Türkiye futbolu için açılış haftasında neler dikkatimi çekmiş kısaca sıralayacağım.Bu arada yolun başındayken henüz, gelecekle ilgili bir iki beklentimi de iliştireceğim satırlarımın sonuna.

***


1-Bayer Leverkusen'li Sam gayet etkili bir hücum oyuncusu.Top tekniği üst seviyede ve vuruşları son derece güçlü.Bayer Leverkusen gibi oyuncu izlemeyi,zamanında transfer etmeyi ve onlara şans vermeyi ''beceriyle'' yerine getiren kulüpler olmasa (örn. Porto) futbolun vıcık vıcık paraya gömülmüş bir oyun olduğunu düşünmek işten bile değil.

2- Bayer Leverkusen dün sahaya tek yabancıyla çıktı. Yazıyla ''BİR'', sayıyla ''1''!!! Anlayana.(Anlamak için üstteki maddenin 2. cümlesi de önemli.

3-Ömer Toprak için bir madde açıyorum. Geçen sene yaşadığı kazayı atlatmaya çalıştı,futboldan uzak kaldı. Ve bu sene Leverkusen formasıyla harika bir dönüş yaptı.Kalıplı stoperlerden değil,klasik Türk fiziğine sahip ama son derece beceriyle iş gören bir stoper.B.Dortmund ve Herta Berlin de oynayan Alman-Türk oyuncularla devam edeyim... İlkay ve Tunay. Ortasahanın ortasında ve sol kanatta görev yapan iki isim... Mevki bilgileri,oyun görüşleri,teknik ve akıl sahibi görüntüleri benden tam not almalarına sebep oldu. Kısaca Türk takımları için Almanya da bir altyapıdır! Bu ''artık'' yadsınamayacak bir gerçek.

4- Dortmund Barrios'u aradı,Nuri'yi de. Takım gibi takımlar,sağlam stoperlere ve akıllı orta saha oyuncularına sahipler ama bu sene hem ligde hem şampiyonlar liginde ofansif anlamda zorlanacaklar.


5- Eskişehir'de sanki 2010-2011 sezonunun, mesela bir 13.-14. haftasını yaşadım. Sanki bu yaz,tüm bu zaman, benim yarım saatlik bir uykumda gördüğüm bir rüyaymış da, bir kış günü,uyanıp Lig Tv'yi açarak Eskişehirspor-Beşiktaş maçını izlemişim gibi hissediyorum.
*Quaresma yine bencil ama bu maçta üstüne üstlük bir de ciddi derecede formsuz.
*Hugo Almeida yine yapayalnız.Ve son vuruşlarda sürprizlerle dolu.
*Stoper ikilisi yine birbirine yabancı.
*İbrahim Toraman yine sağ bek değil.
*Fernandes geçen sezonun son haftası oynadığı oyunu terketmiş,sözleşme rahatlığıyla olsa gerek yine umursamaz ve tedirgin edici.
 *Beşiktaş yine disiplinden uzak bir takım. Mücadele ve yardımlaşma inanılmaz derecede zayıf.
*Top kullanımı kollektif akıldan ve beceriden uzak, açıkça ''bencilce''.
*Oyun içinde, teknik ekibin oyuna müdahalesi sıfır. Başı boş bir görüntü sergileniyor.
*Çok açıkça görülüyor ki yine takımın esas eksikleri göz ardı edilmiş.Yine bazı mevkilerde, o mevkinin esas oyuncuları değil, emanetçiler oynuyor. Üstelik dökülen onca paraya, ve ders alınması gereken onca yıla rağmen.
*Sahada olan bitenden yola çıkarak YİNE görülen zaafları madde madde diziverirken dikkat edilmesi gereken husus şu ''MADDELER HALİNDE YAZDIKLARIMIZ SAHA İÇİNDE OYNANAN OYUNDAN YOLA ÇIKIYOR VE SAHA DIŞI PLANSIZLIK,PROGRAMSIZLIK,ANALİZ EKSİKLİKLERİ,LİDERSİZLİK,SÖZÜ GEÇENLERİN BİLGİSİZLİĞİ(bu bilgisizliğin yol açtığı onca transfer skandalı yanısıra ,bu sezon sergilenen yeni senaryoda Portekizli bir menajerin ellerine teslim edilen takım da bunun sonucudur),KULÜBÜN AİT OLDUĞU VİZYONA TERS UYGULAMALAR vb.'' çok geniş ve ne yazık ki derin sorunlara dayanıyor.
*Bir iki de özel madde eklersek; Veli Kavlak,Tanju gibi oyuncuların Beşiktaş seviyesinde oyuncular olmadıklarını düşünüyordum transfer haberlerini duyduğumda. Veli Kavlak beni yanıltmadı.
*Ve son bir dipnot.Lütfen BJK resmi sitesinde,takım kadrosuna bir göz atın. Beşiktaşın Türk vatandaşı 13 oyuncusu olduğunu göreceksiniz.İlaveten 3'ünü de kaleciler teşkil ediyor bu 13 ismin.
yani sahaya sürülebilecek cinsten 11 Türk oyuncusu var Beşiktaş'ın. Üstelik ''yabancı oyuncu kontenjanı'' bulunan bir ligde...LÜTFEN OTURUN VE DÜŞÜNÜN...!

6-Stoke-Liverpool maçına bir maddeyle değineyim. Stoke çok iyi savunma yapan bir takım olarak bilinirdi, bu özellikleri devam ediyor.Bir penaltı ve devamında tamamen boş alan ve adam bırakmamak üzerine kurulan,sert defansif bir oyun. Beşiktaş'ın işi her iki maçta da zor.
Liverpool'lu Handerson'un oyundan müthiş derecede düşüşünü , genç bir oyuncu oluşuna mı bağlayalım bilemiyorum ama endişe verici bir görüntüydü. Adam Liverpool kadrosunu,Gerard geldiğinde de zorlar mı emin değilim.Downing adanın en iyi oyuncularından biri ama ağırlığını tüm sezon boyu hissettirmeli ve bir adalı olarak bu takımın iskelet oyuncularından olabileceğini göstermeli.Liverpool'la ilgili net fikrimi söylüyorum, üstelik bu de bilmem kaçıncı baskı, Liverpool Handerson,Caroll gibi isimlere onlarca milyon pound vererek risk almış görünüyor, C.Adam,Enrique gibi ada futboluna uyum konusunda sorunsuz oyuncularla da kadroyu beslediler...Ama... İşte bir ama var ve ben bu amayı geçen yılki bir yazımda da (  ''YENİ BİR LİVERPOOL'' http://ingenui.blogspot.com/2011/01/yeni-bir-liverpool.html ) yinelemiştim.Bu görüşüm klişe hale gelmek üzere. O da şu ; Liverpool futbol kimliği oturmuş,winner isimleri kadrosuna katmak zorunda.Para harcamıyor mu kulüp?Harcıyor. Yatırımın riskini de sıfıra indirecek bir yöntem olur bu. Suarez gibi transfer gündeminin üst sıralarındaki bir ismin kadroya katılması bile nasıl bir heyecan yarattı.Fikrimi besleyen bir örnek olarak bahsedebiliriz o durumdan.
***************************************************************************
Özellike Türkiye çerçevesiye sınırlı bir takım öngörülerimi de paylaşmak istiyorum.
1-Beşiktaş'ı çok zor bir sezon bekliyor.Portekizliler lütufta bulunursa(Carvalhal dahil) bölüm bölüm çıkışlar izleriz.Hepsi bu.Krizse çok uzak ihtimal değil.
2-Sezonun en büyük favorisi Galatasaray görünüyor.Ama yekten,isimleri şike operasyonuna karışmadığı için , rahat bir hazırlık dönemi geçirdikleri için ya da rakipleri sıkıntılı günler geçirdiği için değil. Doğru yerlere,fizik kalitesi yüksek,iş yapacak isimleri transfer ettikleri, zihinlerini yenilemiş göründükleri için. Üstüne üstlük taraftarın bu yaz olan biten onca şey,Fatih Terim,yeni stadda ilk tam sezon sebebiyle heyecanlanmış olması da önemli sinerji kaynağı.


3-Fenarbahçe'yi bir kalemde şampiyonluk yolundan silenlere gülüyorum. Andre Santos'tan sonra Caner'le kesinlike zorlanacaklardı Ziegler gibi Seria A kalitesinde bir sol bekle imzaladılar (ilginç olan , küme düşen Sampdoria'dan Juve'ye geçen İsviçreli ,Juve tarafından neden bir iki ayda gözden çıkarılıverdi?).Defansta Lugano , santrforda Niang ciddi biçimde aranacak. Her iki mevkide de kalite düşüşü kaçınılmaz. Ama yerli oyuncu kalitesi Türkiye'nin en iyisi olan Fenerbahçe'de zorlukların üstesinden takım olmak gelebilir.Türkiye'de,dünyada geçer akçe budur.
4-Play-Off taraftarın zihnini açan bir şey de değil.Sezona yayılan öngörülere ilave bir de ''Play-Off Sezonu'' öngörüleri çıkacak,bu da hem bunaltıcı, hem kurnazca geliyor bana...
SÖZÜN ÖZÜ PLAY-OFF ŞAMPİYONUYLA,NORMAL LİG ŞAMPİYONU FARKLI İKİ TAKIM OLURSA HER İKİ TAKIMIN TARAFTARINI DA ''GERÇEK ŞAMPİYONLUK'' HUSUSUNDA İKNA ETMEK BİR ASIR BOYUNCA MÜMKÜN OLMAYACAK...

9 Eylül 2011 Cuma

Onca Söze Ne Gerek Var...



KASABİAN-BRİTİSH LEGİON
See, see how she dances
With that cigarette
In her hand

And she, she romances
Everybody
That she can

She, brings the line
and Catches me, again

In Life, I've seen some wonders
I played my stupid games with you
Sing to me like i know you can
Or go where I be

She knits a snare, and catches me
Again

I guess, you know, to keep on, dancin'

Like i know you can

We're gonna make it through
We're gonna make it through now
cos we're gonna make it through
we're gonna make it through now

and the circus leave this town

we're gonna make it through
i said we're gonna make it through now

yeah we're gonna make it through
i said we're gonna make it through now

and the boys live their dreams
for the boys and their dreams

i know you can hear me
***********************************************************************************
Bazen bir şarkı,bir kaç dizeyle anlatıverir durumunuzu...

1 Eylül 2011 Perşembe

BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY


başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..

bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince

nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..




TAM O ANDA PAKİZE SUDA SORU SORSA

Diyelim  ki 6,5 yıllık sevgilinizden ayrılmışsınız...
Diyelim ki üstelik küçük bir şehirde yalnız kalmışsınız.
Ve de hayatınızda varlığından memnun olduğunuz her ne ''memnuniyetiniz'' varsa bir iki eksilmiş.
Ayrıca da ''her çabaya-duaya rağmen''  hayata döndürülemeyen ilişkinin ''ölümünden'' 7 ay sonra; nefes almayı bir kaç saniye için kesebilirken umut etmeyi kesemeyen lanet insan güdülerine mağlup, bir kıza aşktan çok ''umut'' beslemeye başlıyor, bu esnada da umut etmeyi kesemeyen dengesiz kişilik,umudu da kendine zehredip bunalımlara girmeye meylediyorsunuz...
Tam o anda Pakize Suda elinde mikrofonla geliyor ve Habertürk'teki maksadını anlamadığım programı Türkiye Konuşuyor için size ''61 hükümette kaç kadın bakan vardır?'' diye ya da ''Suriye'nin başkenti neresidir?'' diye soruyor.
İşte ben de hayat karşısında böylesi bir pozisyondayım.