21 Ocak 2011 Cuma

FOUR FOUR TWO'DAN MUHTEŞEM KAPAKLAR...

Küçücük blogda reklam amacı güdülmez. Mütevazı bu blog,birşeyler yazma,yazılı birşeyler biriktirme çabasından başka bir şey değil. Biriktirmeyi severim,biriktirmekte zorlanırım,ama bazı konularda çabalarım yok değil,bu blogda onun ''gibi'' bir şey...
Biriktirmeye,saklamaya değer bir şey gördüysem eğer bu yeni yılda 2011'de bu ilk olarak 4-4-2 Dergisi'nin 200. sayısı şerefine çıkardığı sayının kapaklarıdır. 4 farklı kapakla satışa çıktı 4-4-2. 



İlki; Efsane Hollandalı,Arsenalli DENNİS BERGKAMP ve sarı,her zaman dağınık saçlarıyla, sadece Almanya'daki futbolseverleri değil,İngiliz futbolseverleri de üstün son vuruş yeteneği,top kontrolü ve süratiyle büyülemiş bir golcü JÜRGEN KLİNSMANN...

İkinci kapakta PREMİER LİG EFSANELERİ, dünyanın gelmiş geçmiş en istikrarlı,becerikli sol beklerinden Ryan GİGGS ve son vuruş üstadı,soğuk kanlı ve sağ eli havada tribünleri selamlayarak gerçekleştirdiği gol sevinçleriyle hatırladığımız BÜYÜK Alan SHEARER...


Üçüncü kapakta; şahsi duygularımla ifade edecek olursam bu gözlerin gördüğü en yetenekli santrfor RONALDO ve bir diğer Brezilya efsanesi ''binlerle ifade edilen gol atmış'',olayların adamı ve Ronaldo'yla PSV ve Barcelona takımlarında oynamış olmak gibi bir ortak paydaya sahip ROMARİO var...

 Ve iki kez üstüste dünyanın en iyi oyuncu seçilmiş olması,kazanılmadık kupa bırakmaması,müthiş yeteneği ve Pele mi Maradona mı sorusuna resmen ve hakederek katılmış olması şerefine tek başına LİONEL MESSİ...

Herşey bir yana koleksiyonluk bir 200. sayı olması gerçeği ve basit de olsa yakışan bir foto-makyajla kült birer kapak haline getirilmiş olması bile beni çok etkiledi...
Dedim ya uluslararası yayın yapan bir dergi olarak 4-4-2, 200. sayısını kutluyor, bu kutlama Türkiye'deki yayına da yansır mı bilemiyorum ama öyle olmasını hem diliyor hem de olası buluyorum,öünkü geçen ay İngiltere sayısında yer alan Maradona kapaklı ve röportajlı yayın Türkiye-Ocak sayısında bizlere de ulaştı...

Son olarak temennimiz Türkiye'de de bu sayı,bu kapaklarla çıksın ve efsanelerimizi YENİDEN kapaklarda, ve en özel röportajlarıyla (bize sevdiğimiz futbolu hatırlatan) görmenin heyecanıyla 4 kapağın hatrına 4 tane alıp odamızın en güzel köşesinde saklayalım.

18 Ocak 2011 Salı

Taraftarımıza yakışmadı


Volkan Demirel, Samsunspor maçında kendilerini protesto eden seyircilerin yanlış yaptığını söyledi.

FENERBAHÇE kalecisi Volkan Demirel umutsuzluğa kapılmaya gerek olmadığını, köstek yerine destek olunması gerektiğini belirterek taraftara ve camiaya mesaj gönderdi. Volkan, Samsunspor maçındaki protestoların Fenerbahçe taraftarına yakışmadığını belirterek, “Ben Fenerbahçe’nin hedeflere ulaştığında sevinenleri değil, o forma sahaya çıktığında tüyleri diken diken olan taraftarları isterim. Samsun maçındaki taraftarı tasvip etmiyorum” dedi.
Tek düşüncelerinin Antalyaspor maçını kazanmak olduğunu da dile getiren Volkan, şöyle devam etti:
“Şu anda eylem gerekiyor, bu eyleme de Antalyaspor maçıyla başlayacağız. Bazı maçlarda gerçekten adımıza yakışır performans sergileyemedik.”


Hürriyet gazetesinin 17 ocak 2011 tarihli haberi bu şekildeydi. Ntvspor internet sitesinde de yer aldı bu haber.
Volkan Demirel, hayatındaki pek çok şeyi kendisine kazandıran kulübüne, vefakar insanların mesleklerine,çalıştıkları kuruma sonsuz bağlılıkla bağlanmış olmaları gibi bağlanmış biri. Bu gaet normal. Bazı memurlar amirlerine,çalıştıkları devlet kurumuna, bazı işçiler iş verenlerine, bazı iş sahipleri sahip oldukları imkanlara tutkuyla bağlı değil midir? Üstelik Volkan futbolda ''iyi ama unutulacak'' kaleci olmak istemiyor bu de besbelli. O, örnekleri her taraftar için bir kaç tane olan, sözü dinlenen,unutulmayan,saygı ve sevgi gören bir isim olmak peşinde. Bunun için ya sert ya fanatik,sivri,konuşkan olmalı Volkan, çünkü efendiliğiyle,centilmenliği ile örnek, fedakarlıklarıyla tarih malolmuş figür olma şansını tepeli bir hayli zaman oldu. 
İşte Volkan analizi bu kadar yalın ve net önümüzde duruyor.Biraz futbolun geçmişini bilen,Türk futbolcu figürlerinin analizini yapabilen herkes bu tabloyu çizebilir zaten. Üstelik bunlar gerçekten normal şeyler.
Ancak Volkan Demirel'in son beyanatı nerden bakılsa hatalı hamle , neresinden ele alınsa haksızlık,vefasızlık.
Neden mi? Fenerbahçe kulübü taraftarları son 2-3 sezonda başka kulüp taraftarları tarafından bile şaşkınlıkla gözlemlenen bir şekilde takımını, en başarısız gününde ve basın tarafından kriz borazanlığı yapılan dönemlerde bile havaalanlarından dönüşlerde, antrenman tesislerinde başta olmak üzere   desteklemiş ve sahip çıkmıştır. Samsunsporla Antalya'da oynan hazırlık maçı ve öncesindeki kupadan eleniş,İstanbul'daki kemik,maça gelen,forma alan taraftardan farklı bir profil taşıyan taraftarlarca bardağın taştığı an olarak görülmüş ve başta Aykut olmak üzere sorumlu görülenler protesto edilmiş.Bu farklı profildeki taraftar grubu İstanbul dısında yaşayan ve çok daha büyük bir kitleyi oluşturan Fenerbahçe taraftarlarının ortak duygusunu yansıtması açısından dikkate alınmalıdır. Her şeye inat, bizi isyankar,şımarık diye tanımlayanlara inat takımı destekleyelim diye düşünen İstanbul ahalisinden farklı olarak, Guiza,Santos,Cristian, Lugano,artık Gs.li de olsa Kazım gibi isimlerin kimisinin vurdumduymazlığına, kimisinin takıma zarar veren davranışlarına,kimisinin futbol adına olumlu hiçbir şey yapmayışına karşı, yönetimin Fenerbahçelilik duygusunu beslemeyen bir şekilde flaş transfer yapmamamasına,takımı şampiyon yapamayan teknik direktörlere vakit verilmesine bir isyandı bu. Her kulübün kendi yapısı vardır,kendi kimliği,kendi alışkanlıkları,kendi doğası... Fenerbahçe doğasına aykırı işlere isyandır.

Kısaca bu isyan en başta Fenerbahçe yönetimi tarafından iyi değerlendirilmelidir. Şükrü Saraçoğlu stadında yapılabilecek herhangi bir protestodan daha mühim görülmelidir bu isyan. Bu değerlendirmeyi yaparken Fenerbahçe'yi olagelmiş şeklinden bir nebze uzaklaştırabilmişiz diye sevinecekleri noktalar da var elbette, tutku ve arzuyu öldürüyor,daha soğuk-profesyonel bir kulüp haline mi getiriyoruz sorusu da...

Bir de başa dönersek, Volkan olmak istediği figür için daha çok düşünen birisi olması gerektiğini anlamalı çok konuşan biri değil...

16 Ocak 2011 Pazar

KAR YAĞMADI GİTTİ...





Fakat bir kar yağmadı...Pencereyi açınca komşu apartmanın balkonundaki şaşırtıcı manzara, akşam perdesi çekik pencerede pembe-turuncu bir ışık görülemedi. 
Evet canım,kesin.Eskisi gibi değil. Dünya doğal bir oyun alanıyken şimdi sıkıcı bir gözlem evine dönüşmüşse de, mahalleye yeni kurulan dört bloklu sitenizden yadigar toprak yığını üzerinde naylon poşet vasıtasıyla kaydığınız günleri ya da boğucu ortaokul yıllarında dışarda kar,perdelerle kapalı pencerelerde de turuncu bir ışık izi varken İtalya Seri A liginden Roma-İnter maçı izlediğinizi günü yadetmek yine de çocuksu bir coşkuya sebebiyet verebilirdi...
Bir perşembe günü elinizde o haftanın Penguen'iyle koca odanıza girer,dışarda dün gece yağan karın beyazı yerlerdeyken,yerde bir gün geçiren kar beyazla beraber çamur grisini de sokaklara taşımışken, kaset çalara Duman'ın yeni keşfettiğiniz ilk kasedini takarsınız ve '' Köprü Altında '' eşliğinde yarı huzurlu yarı huzursuz derginizi okumaya dalarsınız. 
Bir başka gün karsız günlerin veya bilemediniz kar-ardı soğuğunun etkisiyle senede bir kez muhakkak kapıldığınız grip-üst solunum yolları enfeksiyonu karışımının size tek getirisinden faydalanırsınız ve ailenin acımasıyla alınan doktor raporuyla beraber,babanız yanınızda arabadan iner eve dönersiniz.Yine bir huzursuzluk varsa içinizde o da daha az önce ,içindeki pek çok şeyi anlamayacağınız ama almanın size kendinizi iyi hissetireceğini düşünerek aldığınız Chip dergisiyle o huzursuzluğu da atmak üzeresinizdir. Serpiştiren kar eşliğinde,yerlerdeki yeri çamur yarı kar kütleye basarak gidilmiştir apartman girişine...
Kar yağdığı günlerden birinde okul kapısından tüm diğer servis ve o servis araçlarının içindeki diğer öğrenciler gibi pamuksu beyaz sokaklardan-ki henüz günün ilk saatleri olduğu ve yağış devam ettiği için sadece pamuksu beyazdır ,çamur siyahı veya grisi yoktur- gerisin geriye eve doğru yol alınır. Bembeyaz örtüden bembeyaz ışık üzmesi giren hafif soğuk odada uyumak öğrencinin en büyük ödülü değilmiş meğerse sadece öğrencinin değilmiş daha doğrusu. Herkesin hayatta bir kaç kez aldığı veya almayı umduğu,ya da şimdi benim yaşadığım gibi hem aldığı hem de yine aynı şekilde-belki bu kez yataktan hiç çıkmadan- almayı beklediği bir ödülmüş...
Bu yazıyı yazmak gibi bir fikrim yoktu...Ama az önce yatağımda doğrulup, acaba gözüme griymiş gbi görünen gökyüzü,gü ışığı bana bir sürpriz yapar mı diye düşünerek perdeyi araladım.
Ama ''Senelerdir bir kar yağmadı arkadaş...''

Üstelik henüz çok küçükken,ilkokuldayken ablam ve babamla evimizin balkonunda yaptığımız kardan adamdan bahsetmem bile gereksiz olur,havada tek bir kar kokusu dahi yokken. Çünkü bu özlem yazısından çok daha ağır ve değerli anılar, eski mahallemdeki ''karlı günler'',özlediğim kardan adam, en güzel oyunlardan  kar topu ,çocukluk arkadaşları,ablamın ve benim çocukluğumuz,babamın ve annemin gençliği...







14 Ocak 2011 Cuma

YENİ BİR LİVERPOOL


2010-2011 sezonu güzel formalarla başladı. İngiltere'de formalar satışa sunulunca Türkiye'den telefonlar çaldı,Liverpool forması istendi pek çok arkadaştan. Bence senenin favori forması bu ''Avrupa Ligi Forması'' idi. Ki hala da öyle.
Peki güzel olmayan ne var ki bu güzide kulüpte teknik direktörler değişiyor, futbolculara ciddi paralar yatırılıyor ve bir kaç sezon sonra takımdan onlar ayrılıp, diğerlerine ciddi paralar ödeniyordu.
Kulübün, herkesin farkettiği sorunları başlıca istikrar sorunu,winner(kazanan) isimler yerine ''B'' kategorisi isimlerin kulüpte yer alması olarak görünüyor.
En köklü Liverpool analizi için  Hicks ve Gillett'in kulübü tartışmalarla satın alması, ardından da bu sezon başında meydana gelen kulübün yeni bir sahibe satılmasına ilişkin mahkeme sürecine değinmek şart. İdari anlamda gelişen ve zaman zaman da büyüyen belirsizlikler,sorunlar, bir büyük yatırım aracı haline gelen,futbolun en çok yatırım yapılan liginin takımı Liverpool için nasıl bir engel teşkil ediyor bunu tahmin etmek zor değil.

Kulübün satın alma-satma-etme gelişmelerini aşması ilk aşama olur gelişim için. Bu kulübe yatırım yapanın,yaptığı yatırımı tartmak,karşılığını almak için bir zamanının olması şart. Bu nedenle istikrar öncelikle kulübün sahiplerinde yakalanmalı. Burdan ManU.,Chelsea gibi zengin sahiplerle teslim olmuş kulüplerin yönetim şekline de bi bakmak gerek. Örneğin ManU. düzenini bozmadan Alex Ferguson ağırlıklı projelendirme çalışmalarına devam etti. Chelsea de ManU da Alex Ferguson ve ekibiyle ciddi  ve başarılı bir dönem geçiren CEO'su Peter Kenyon'la organizasyonun liderini buldu. Mesele para harcamaktan öte o paranın nereye harcanacağı. Şimdi değineceğim noktaysa bununla alakalı, kulübün son dönem yapmış olduğu transferlere bakmak şart.
Örneğin şu an takım kadrosunda Milan Jovanovic,Sotirios Kyrgiakos, Lucas Leiva,Christian Poulsen,Raul Meireles, Maxi Rodriguez gibi tartışma dolu isimler var. Kaldı ki takımın stoperleri Agger,Skertel de bulundukları mevkilerin en iyileri listesini zorlayabilecek isimler değil. Eğer rakibiniz Ferdinand,Terry,Evans,Vidic,Alex,İvanovic gibi isimlere sahipse sizin de o düzeyi yakalamanız şart,Premier Lig stoperlerinizin ve santrforlarınızın birinci sınıf olması şartoğlu şart olan bir lig üstelik. Kaldı ki başta saydığımız isimlerin alınışı bile başlı başına trajedi. Jovanovic'in , Kyrgiakos'un ne yaşları ne potansiyelleri Liverpool'un vizyonuyla uyuşmuyor. Eğer Liverpool lig şampiyonluğunu hedefliyorsa tabi ki...
Hatalı transfer elbette her kulübün başına gelen bir durum ancak arzulanan,beklenen vizyona bu kadar ters isimlerin her geçen sezon artması akıllarda ciddi soru işaretlerine sebebiyet veriyor. Bu durum çok ciddi bi problem.Maxi,Meirelles gibi kalitelerini kariyerlerinin belli dönemlerinde ispatlamış önemli milli takımlarda oynayan isimlerse bu iskelet kadroda önplana çıkması mümkün olmayacak isimlerdir. Kariyerlerinin hiç bir döneminde kurtarıcı seviyesinde olmayan oyuncular olarak onların bu kulüpteki varlığı da soru işaretine dönüşüveriyor. İyi bir iskelette her zaman iyi birer takım oyuncusu veya alternatif olabilirler ancak. Ve son olarak kulüpte yer alan Lucas tarzı isimler de hiç bir zaman beklenen performansı ortaya koyamamyan,patlama yapamayan transferler olarak kayıtlara geçmeli. Üst düzey kadro oyuncularına sahip değilseniz sürekli kriz yaşamanız doğal, çünkü önemli bir kulüpsünüz,beklentiler var ve elinizde bu ağırlığı kaldıramayacak vasat yeteneklere sahip vasat kariyerli oyuncular var. 
Tüm bu söylediklerimizi destekleyecek bir diğer detaysa Liverpool'un son dönemki transferlerinden hiç birisi öyle Real Madrid,Barcelona, Manchester United veya İnter 'in elinden alınmış değil. Flaş transferler hiç değil.
Bugünlerde dünya Hulk,Parreira,Falcao,Alderweireld,El Hamdaoui,Luis Suarez,Sulejmani,Bale,Adil Rami,Payet,Eden Hazard,Gervinho,Sow,M'vila,Nuri Şahin gibi isimleri çokça telaffuz ederken Liverpool'un bu isimlere kayıtsız kalmaması şart. Bu isimler arasında stoper(Rami,Alderweireld), önlibero-ortasaha ( M'vila,Nuri Şahin) , Ofansif orta saha-kanat (Payet,Hazard,Pareira),bek(Bale), hücum ( Sow,Gervinho,Falcao,Hulk,Sulejmani,El Hamdaoui,Suares) oyuncuları var. Kaldı ki bunlar hemen herkesin soluksuz sayabileceği isimler ve önemli bir bölümünü önümüzdeki beş yıl içinde üst düzey futbolda sıkça izleyebileceğimiz isimler,yetenekleri ve potansiyelleri buna müsait. Kaldı ki bir bölümü için önemli takımların adı geçiyor halihazırda. Liverpool'un önce önemli potansiyeller havuzunda kendini hissettirmesi şart,üstelik bu saydığım isimler arasında sadece El Hamdaoui 26 yaşında ve bu listenin yaş itibarıyle en büyüğü. Organizasyonun kilit bölgelerinden olan stoper mevkisi ise Van Buyten,Lucio gibi üst düzey isimleri hakediyor.Yani önemli isimleri,flaş transferleri ile kadrosu kuvvetli bir takım kurarken saydığımız potansiyel yıldızlarla da devamlılık adına adımlar atılmalı.
İnsanlar artık acıklı Liverpool hikayelerine doymuş vaziyette. Kilometrelerce öteden görülen sorunların üstesinden gelinmesinin tam zamanı. Yoksa Liverpool kenti iki şansından birini de kaybedip,''lige renk katan'' şehir özelliğiyle bütünleşecek.